Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in belki de en kararlı aynı zamanda en ünlü muhalifi Aleksey Anatolievich Navalny’nin, uzun zamandır sağlığının iyi olmadığı bilinmesine rağmen, tutulduğu hapishanede ölmesi dünyada gerçekten şok etkisi yarattı.
Batıda, otoriterliğe karşı direnişin sembolü olarak değerlendirilen 47 yaşındaki Navalny 19 yıllık hapis cezasını çekiyordu. İnternet aracılığıyla yürüttüğü yolsuzluk karşıtı faaliyetleriyle, kitlesel seçim kampanyalarıyla geniş bir taraftar toplayan Navalyn için Rus muhalifler bir zamanlar “blog yazarı olarak girdiği hapishaneden geleceğin Başkanı olarak çıkacak” derlerdi. Bu beklenti acı bir sonla bitti.
Putin’in bu çok popüler karşıtını ciddiye almadığı, asla adını söylemeyip ondan “şu beyefendi” diye söz ettiği söylenir. Sadece adını söylemeyerek değil, yıllarca hapiste tutarak da Navalyn’i “unutturmaya” çalıştığı ortada Putin’in. Yaygın kanıya göre Rus İstihbarat Örgütü (FSB) tarafından gerçekleştirilen ölümcül bir zehirlenme girişimiyle de karşı karşıya kalmıştı Navalyn.
1999 yılında, Vladimir Putin’in seçilmesinden sonra giderek marjinalleşen liberal Yabloko partisine katılan Navalyn bir süre sonra partinin kurucusunun görevden alınmasını istediği için, partiye göre de giderek radikalleşen milliyetçi görüşleri yüzünden ihraç edilene kadar yedi yıl boyunca partide kaldı, Moskova şubesinin başkan yardımcısı bile oldu.
Navalyn’e en çok karşı çıkan eski partisi Yabloko içindeki liberallerdi. Onlara göre Navalyn “Ruslar için Rusya!” sloganları eşliğinde Moskova’da her yıl düzenlenen aşırı milliyetçi Rus Yürüyüşü’nün organizasyonunda yer alan bir neo-nazi özentisiydi. Navalyn’in buna yanıtı liberallerin ülkedeki milliyetçilikğin yükselişiyle ilgilenmeyerek kendilerini önemsiz hale getirdiklerini söylemek oldu.
Kuşkusuz sıradan bir olay değil Navalyn’in ölümü. Rus muhalefetinin geleceğine etkisi de olacak muhtemelen. Çünkü muhalefeti şekillendiren oydu Rusya’da. Rus siyasetinde silinmez bir iz bırakacağı da belli. Özellikle Putin’in yakın çevresinin ilişkilerini araştıran çalışmaları Rus “müesses nizamı”nın öfkesini üzerine çekmesine yol açtı. Rus halkının reform talep eden kesimini de harekete geçiren oydu. Muhalefetin bundan sonra nasıl bir yol izleyeceği belirsiz.
Kendisine sorun çıkaran, oligarklar dahil, kim varsa onu yanına çekmeyi, tehdit ya da makamla başaran Putin, bu yöntemini Navalyn’e uygulayamadı. Çok kızmasının bir nedeni de budur. Navalyn’in hükümetin yolsuzluğuna canı pahasına karşı çıkan bir kişiden, siyasi bir mahkuma, sonunda da kavgasının “şehidi”ne dönüşmesi kalıcı bir iz bırakacak bu kesin. Aynı zamanda statükoya meydan okumaya cesaret edenlerin simgesi de sayılacak bundan böyle.
Elbette aşırı miliyetçi görüşlerine sempatiyle bakıyor değildim, hele ırk karşıtlığı üzerine bina ettiği göçmen düşmanlığından hiç hazzetmedim. Ancak bana yanlış gelen o görüşleri, yolsuzlukla mücadeleyle birleştiğinde destekçileri için “küçük” bir ayrıntı olarak kaldı. Önemli olan yolsuzluk karşıtı olup,onunla mücadele etmektir. Her toplum yolsuzluğa bizim toplum gibi tepkisiz ya da duyarsız değil çünkü. Navalyn, hem desteçilerini hem de Rus halkının hatırı sayılır bir kesimini Putin’in yolsuzluğa dayanan kırılgan bir sistemi temsil ettiğine inandırdı. Başarısı budur.
Rus yetkililerin sık söylediği gibi Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı’nca (CIA) yönetilen bir kukla mıydı gerçekten bilemem, ama başta Almanya olmak üzere kimi Avrupa ülkelerininin istihbarat örgütleriyle bağlantılı olma ihtimali yüksek. O baş eğmez, o direngen tutumu batıdan alacağını sandığı desteğe olan güvenindendi muhtemelen.
Kimileri, Türkiye’de tatil yaparken tanışıp evlendiği ekonomist eşi Yulia Abrosimova’ın öne çıkıp Navalyn’in bıraktığı yerden sürdürebileceğini söylüyor mücadeleyi. Göreceğiz.
Macerasını tüm dünya, yıllarca baştan sona izlemiştik. Gözlerimizin önünde oldu her şey. Kendi adıma, on üç yıldır Navalyn haberleri yaptım, yazılar yazdım. Başlangıcından sonuna kadar izlediğim bir hayattı onunki.
Finali son derece trajik dizi gibi bir hayat.